Pazar

"Kötüler kendilerine tahammül edemedikçe daha çok azarlar"




Hayatımda tanıdığım en korkunç insandı: İnançsız, sevgisiz ve çirkin. Fakat bunlardan daha korkunç bir şey vardı, o da;
onun çirkinliğinin sadece fiziksel olmaması...

...
Fiziksel yorgunluk değil,
Ruhani dermansızlıktı onunkisi*


Hiç ihtiyacı olmadığı halde hırsızlık yapardı. Gözlük, saat, taşlı yüzükler, bazen para, bazen tek dal bile olsa -hiç kullanamadığı halde- sigara. Hırsızlık yapmak onun için intikam almaktı. Karşısındakini alt ettiğini düşünür, gevrek gevrek güler, sonrada orgazm olmuşçasına keyiflenirdi. Bazen zor duruma düştüğü, yüksek korumalı güvenlik duvarlarına takıldığı oluyordu. Öyle zamanlarda kuduz bir köpek gibi öfkesini kamufle etmeye çalışarak coşkulu bir hal alıyor, ses tonuyla bulunduğu atmosferi yerkürenin en çekilmez yerine çeviriyordu. Gizlice onu seyrederken gördüğüm yüz şekli, cehennemin irin dolu deresi gibi (mide bulandıran minvalde) olduğu için o manzarayı anlatmayacağım. 
'Zaman dediğimiz o yüce kavram, öyle bir bünyeyi içinde barındırdığı için utanıyor olmalı' desem anlarsınız sanırım.

Birgün, hiçbir şey çalamadığı zamanların birinde, gizlice, insanların telefon rehberini karıştırıp bir yerlere not aldığını fark ettim: Sonra da onlarla arkadaş olmayı denediğini. Dedim ya; ruhani dermansızlıktı onunkisi. 
Sonra işleri büyüttü, bilgi çalmaya başladı. Para edecek bilgiler. Banka hesap şifreleri, dijital cumhuriyet içinde yer alan e-mail bahçeleri ve benzeri şeyler...
Birkaç defa satır-arası ikaz etmeye çalıştım ama anladığını sanmıyorum. Aslına bakarsanız, anlasa dahi bu yaptığı şeyi gözünüzün içine baka baka yapabilecek kıvamda akışkanlaşmıştı artık. Özellikle son dönemde onu durduracak bir şey olduğunu sanmıyor(d)um. Zaten böyle insanları durduramazdınız. Ters şeritte, son sürat, frene hiç dokunmadan, deli dehşetinde bir hayat yaşarlar. Hiç labirentlerde dolandırmayayım lafı: Yazarın da dediği gibi: "Kötüler kendilerine tahammül edemedikçe daha çok azarlar"

Sevim Demiröz